şehzadeler şehri amasya
27 Mayıs 2013 Pazartesi
26 Mayıs 2013 Pazar
AMASYA DOĞAL GÜZELLİKLERİ
Borabay Gölü
Amasya’ya 65 kilometre uzaklıktaki göl, Amasya–Taşova karayolu üzerinde bulunuyor ve
gerek doğa yürüyüşü, gerekse piknik ve kamp alanı olarak, ilgi çekici bir konuma sahip. Doğal
set gölü özelliği taşıyan gölde; kayıklarla tur atabilir, mesire alanlarında mangalın tadına
varabilir,çadırınızı kurup doğayla baş başa kalmanın keyfini yaşayabilirsiniz. Özellikle şehir yaşamının stresinden arınmak isteyenler için; kelimenin tam anlamıyla "derde deva" bir mekân burası!.. Boyu 500 metre olan, genişliği 40 ile 110 metre arasında değişen ve denizden 800 metre yüksekte
bulunan gölün en derin yeri ise, 11 metre…
Ormanlık alan içinde bungalov tipi evleri, piknik alanları, doğa yürüyüş yolları ile Borabay Gölü;
yerli ve yabancı ziyaretçiler için, sakin ve sessiz bir dinlenme yeri niteliğinde... Orman Genel
Müdürlüğü’ne ait bungalovların dışında; işletmesi belediye tarafından yapılan ve apart otel
tarzında ki
ahşap evlerde de kalınabilir. Borabay kasabasından gelen yolun göle kavuştuğu noktadaysa,
yine belediye tarafından işletilen bir restoran bulunuyor. Hafta sonları, çevre ilçelerden gelen yerli halk tarafından, piknik alanı olarak değerlendirilen
göl çevresi; haftanın yorgunluğunu atmak isteyen piknikçiler için keyifli bir fırsat sunuyor.
Sonbahar ve kış aylarında farklı güzellikler sergileyen gölün çevresindeki ormanlık patika;
gürgen, kayın, kestane, sarıçam ve karaçam ağaçlarının gölgeleri eşliğinde, eşine az rastlanır
güzellikte bir yürüyüş parkuru…
Gölün yüzeyine sarkmış ve mevsimine göre kâh yeşilin, kâh sarının ve kahverenginin
değişik tonlarını yansıtan ağaçların manzarası ise; gerek resim, gerekse fotoğraf sanatına ilgi
duyanlar için, kaçırılmaması gereken enstantaneler içeriyor.
| ||
Kız Kayası Kanyonu
|
AMASYA KAPLICALARI
GÖZLEK KAPLICASI
Amasya’nın şifa dağıtan bir diğer yeri; Göynücek yolu üzerindeki Gözlek Köyü’nde bulunuyor ve kaplıca sularının; eklem rahatsızlıkları, bel ağrısı, stres bozukluğu, yumuşak doku hastalıkları gibi çeşitli rahatsızlıkları olanlara iyi geldiği söyleniyor. Üstelik; Gözlek’te de konaklama, yeme-içme ve piknik yapma gibi olanaklarla hizmet veren tesislerden faydalanılabilir.
HAMAMÖZÜ KAPLICASI
Hamamözü ilçesi milattan önceki dönemlerde başlamış şifa dağıtmaya. O dönemlerden beri burada varolduğu bilinen şifalı sular; Selçuklular döneminde, Artuk Bey’in bölgedeki himayesiyle ve dönemin koşulları dâhilinde, kaplıca olarak değerlendirilmiş. Zamanla inşa edilen yapılar birer birer kaybolsa da yeraltından sızan termal sular şifalı özelliğini korumuş ve yeni tesislerle hizmet vermeye devam eden ilçeye; romatizmal rahatsızlıkları olanlar, kalp-damar ve tansiyon sorunlarından şikayetçi olanlar, hormon düzensizliği ve cilt problemlerinden yakınanlar, şifa bulmaya geliyor.
|
TERZİKÖY KAPLICALARI
İl merkezine yaklaşık 36 kilometre uzaklıkta olan Terziköy Kaplıcaları; Amasya’da termal turizmin ve sağlık turizminin önemli bir parçasını oluşturuyor. Amasya–Zile yolu yakınlarında bulunan kaplıca alanında; otel, motel, restoran, piknik alanı, çocuklar için düzenlenmiş oyun alanlarını içeren tesisler bulunuyor ve burada konaklayarak, Amasya’nın şifalı sularından yararlanmak mümkün. Kaplıca sularının idrar yolları, böbrek, mide, bağırsak problemleri, romatizma, beslenme bozukluğu ve kadın hastalıkları gibi birçok rahatsızlığa olumlu etkileri olduğu da biliniyor.
AMASYANIN CAMİLERİ
Sultan II.Bayezid Cami
Ziya Paşa Bulvarı’nda, Yeşilırmak’ın güney kıyısında bulunan cami; Osmanlı Sultanı II.Beyazıt tarafından, 26 yıl valilik yaptığı Amasya’ya armağan olarak, 1482-1486 yılları arasında, Mimar Şemseddin Ahmet’e yaptırılmış ve Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden biri… Bir deprem sonucu yıkılan son cemaat yeri ve kubbeleri, 1591’de onarılmış; 1651’deki depremde yıkılan bölümleri de 1669 yılında, Merzifonlu İbrahim Ağa ile Ahmed Paşazade Hacı Ali Ağa tarafından onartılmış.
Kesme taştan olup ters T plânlı yapının kuzeydeki son cemaat yeri; mermerden ve yuvarlak 6 adet sütun üzerine oturan, 5 sivri kemerin taşıdığı, 5 kubbe ile örtülü… Son cemaat yerindeki pencere üstleri, mavi ve beyaz çini panolarla süslenmiş. Buranın iki ucunda yükselen tek şerefeli iki minaresinden soldakinin gövdesi dikine yivli; sağdakinin gövdesi ise, zikzak taş dekorlu.. Mukarnaslı giriş kapısı üzerindeki 3 satırlık mermer yazıtı; 1436–1517 yılları arasında yaşamış hattat Şeyh Hamdullah tarafından yazılmış. Yapının plânı; büyük bir kemerle ayrılan, iki adet kare mekân ile doğu ve batı yanlarda, üçer kubbeli yan mekânlardan oluşuyor. Orta mekânı, sekizgen kasnaklarında 16’şar pencere bulunan, iki büyük kubbe örtüyor. Kubbelerden biri, son cemaat yeri ile yanlarda dörder köşeli iki ayak üzerine; ikincisi, iki ayak üzerindeki yüksek kemerlerle, üçgenler oluşturuyor. Kubbe içi ve pencere kemerlerinin üzeri zengin kalem işleri ile süslenmiş olan caminin; beyaz ve kırmızı mermerlerden yapılmış olan mihrabı üzerinde, Ayet-el Kürsî yazılı… Mermer minberin pabuçluklarını 5 kare pano süslüyor ve avlu ortasında yer alan 12 kenarlı şadırvan; 12 sütunun taşıdığı, 12 yüzlü sivri piramit bir çatıyla örtülü… Türidizade Hacı Ali Ağa; halkın sıcak su ile abdest almalarını sağlamak amacıyla, 1738 yılında camiye özel bir düzenek yaptırmış ve bağının gelirini de buraya vakfetmiş. Caminin batı yönünde; U plânlı Beyazıt Medresesi bulunuyor ve avlunun batı duvarına bitişik olarak, 1486 yılında inşa edilmiş olan ve “Sultaniye” adıyla da bilinen medrese; 1922 yılından beri, ‘Amasya İl Halk Kütüphanesi’ olarak kullanılıyor. Evliya Çelebi’nin, 17. yüzyılda Amasya’da bulunan 10 medreseden en süslü ve en bakımlısı olduğundan söz ettiği binanın; doğu, batı ve kuzey cephelerinde, talebe hücreleri sıralanmış ve dershane de binanın güney tarafında yer alıyor. |
Çilehane Cami
Çilehane Mahallesi’ndeki Pirler Parkı’nın karşısında bulunan cami;
Çelebi Mehmed’in emirlerinden Yakup Paşa tarafından, 1413 yılında yaptırılmış. 1939 depreminde gördüğü büyük zarar üzerine, 1964 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilen caminin duvarlarında moloz taş ve tuğla karışımı kullanılmış. Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan ve yine tuğla ve taş karışımı kullanılarak yapılmış olan, silindirik gövdeli minaresi; tek şerefeli…Tekke ve cami olarak iki bölümden oluşan caminin batı kapısından girildiğinde; sağda cami ve çile odaları, solda ise Aşağı Pirler Türbesi ve Halveti Tekkesi bulunuyor.Cami ve Tekkeyi büyük bir kubbe örtüyor… | ||
Gümüşlü Cami
|
Bayezid Paşa Cami
Amasya Emiri Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılan ve şehrin kuzeydoğusunda, Kuş Köprüsü’nün hemen yanında bulunan cami; ters T plan şemasına sahip, zaviyeli camilerin ve erken dönem Osmanlı mimarisinin Amasya’daki en seçkin örneklerinden biri... Son cemaat yerini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, caminin en belirgin özelliği ve son cemaat yerinin üzeri, üçgen bingilerle, sekizgen bir kaide üzerine oturan, 5 kubbe ile örtülü...
Giriş kapısına açılan küçük bir geçitten sonra, büyük bir kemerle birbirinden ayrılan, iki kubbeli ve dikdörtgen ibadet bölümüne geçiliyor. 1892 yılında onarım gören ve hem doğu, hem de batı yönünde ikişer odaya sahip caminin; zengin mukarnaslarla çevrili ve sekizgen kubbe kasnağının her yüzünde, birer pencere bulunuyor.
Giriş kapısına açılan küçük bir geçitten sonra, büyük bir kemerle birbirinden ayrılan, iki kubbeli ve dikdörtgen ibadet bölümüne geçiliyor. 1892 yılında onarım gören ve hem doğu, hem de batı yönünde ikişer odaya sahip caminin; zengin mukarnaslarla çevrili ve sekizgen kubbe kasnağının her yüzünde, birer pencere bulunuyor.
AmAsYa TaRiHi EsErLeRi
KRAL KAYA MEZARLARI
Amasya’nın, Pontus Krallığı’na başkentlik yaptığı, milattan önce 301 ile milattan önce 26 yılları arasında, burada yaşamış Pontus Krallarına ait olan Kral Kaya Mezarları; Harşena Dağı’nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak yapılmış ve bu konumlarıyla, kente hakim bir noktada bulunuyorlar. Mezarların bu şekilde yapılmasının temelinde; öldükten sonra dirileceklerine inanan Pontus Kralları’nın, kendileri için yaptırdıkları bu büyük anıt mezarlara ulaşılmasını güçleştirmek istemelerinin olduğu düşünülüyor.
Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarını ve tren yolunu geçtikten sonra, kayalara oyulmuş yollar ve merdivenlerle çıkılıyor bu mezarlara… Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili-ufaklı 21 kadar mezar bulunurken, günümüze bunlardan sadece birkaçı ulaşabilmiş ve elbette onların arasında da kayalara oyulmuş yollar ve merdivenler var. Üstelik; geçmiş dönemlerde Yeşilırmak Vadisi’nde bu mezarlardan ve farklı boyutlardaki benzerlerinden 18 adet bulunması dolayısıyla; bu bölge “Krallar Vadisi” olarak da anılıyor. Mezarların hepsinde görülen ortak özellik; 2-3 metre arasında değişen yükseklikteki, kapıya benzer girişler… Mezarların çevresi; kiminde tavaf edilebilmesi, kimindeyse kayalardan sızan suların havayla temas edip ortamda nem oluşturmaması ve böylece mezar odasının korunmasını sağlamak amacıyla; geniş biçimde boş bırakılmış. Kalker kayalara oyularak yapılmış Kral Kaya Mezarları arasında en büyüğü; 15 metre yüksekliği, 8 metre genişliği ve 6 metre derinliğiyle, batı yönündeki, galeri ve merdivenlerle çıkılan en son mezar… Mezar odasının girişi de diğer mezarlardaki kapılardan daha yüksek olan mezarın cephesi, epeyce tahrip olmuş. Kızlar Sarayı üzerindeki üçlü kral mezarı ise; birbirine çok yakın oyulmuş ve en solda yer alan mezar, ortadaki mezar sahibini gölgede bırakmak istercesine, ön plana çıkarılmış. Yine Kızlar Sarayı’nın ama bu kez alt kısımda ve Demiryolu tünelinin hemen üzerinde bulunan mezar blok kaya oyularak yapılmış olmakla beraber; etrafının oyulmaması, mezar odasına çıkmayı kolaylaştıracak taş merdivenlerin yapılmamış olması gibi özellikleriyle, diğerlerinden ayrılıyor. Öte yandan; Kral Kaya Mezarları’nın asıl dikkat çekici yönü, içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler… Hattâ; bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin (Zindan Tüneli) başlangıcı da bulunuyor.
HARŞENA KALESİ
İl merkezinin kuzeyini kaplayan ve denizden 700, Yeşilırmak’tan ise 300 metre yükseklikteki Harşena Dağı üzerinde bulunan Amasya Kalesi; "Harşena Kalesi" olarak da anılıyor. Sağlam bir kayalık alan üzerine inşa edilen kale; bazı tarihçilere göre Pontus Kralı Mithridates tarafından; bazı tarihçilere göre ise, Hatti Kralı Varşamma / Haraşna tarafından yaptırılmış ve muhtemelen de bu nedenle, "Harşana / Harşena" adını almış…
Bir çok kez el değiştiren ve Persler, Romalılar, Mitridat Krallığı (Pontus) ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde saldırıya uğrayıp tahrip olan Amasya Kalesi; yüzyıllar içindeki her yıkılışında yeniden inşa edilmiş. Örneğin; Doğu Romalılar ile Danişmentliler arasında geçen çarpışmalar sırasında önemli oranda tahrip görmüş olması nedeniyle; 1075’te şehre hâkim olan Türkler tarafından, büyük bir onarıma tâbi tutulmuş. |
AMASYA MÜZESİ HAKKINDA
1925 yılında kurulan müze; önceleri, az sayıda mevcut olan arkeolojik eserlerin sergilenmesi için açılmış. Sergilenecek teşhirlerin çoğalmasıyla 1977 yılında bugünkü binasına taşınmış ve 1980 yılında da hizmete açılmış.
Geç Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Tunç Çağı, Hitit, Frig, İskit, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı dönemlerine ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan Amasya’nın tarihi bilgilerinin yanında; sikke, mühür, el yazmaları ve dünyanın sergilenmekte olan tek Müslüman mumyaları da bu müzede görülebilir.
Hitit, Roma, Bizans, Danişmendliler, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait tarihi taş eserler sergilenmekte. Müzenin ikinci katında 14.yüzyılda Amasya’da hâkimiyet kuran İlhanlılara ait olduğu düşünülen 8 adet mumya bulunuyor.
Geç Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Tunç Çağı, Hitit, Frig, İskit, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı dönemlerine ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan Amasya’nın tarihi bilgilerinin yanında; sikke, mühür, el yazmaları ve dünyanın sergilenmekte olan tek Müslüman mumyaları da bu müzede görülebilir.
Hitit, Roma, Bizans, Danişmendliler, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait tarihi taş eserler sergilenmekte. Müzenin ikinci katında 14.yüzyılda Amasya’da hâkimiyet kuran İlhanlılara ait olduğu düşünülen 8 adet mumya bulunuyor.
Dünyanın Sergilenmekte Olan Tek Müslüman Mumyaları...
Tarih boyunca, ‘ölümün bir son olmadığına ve ‘ölümden sonra bir başka hayatın varlığına inanmak istedi ve inandı insanoğlu… Bu inanış; insanın varlığını oluşturan iki unsurdan ‘ölümsüz’ kabul edilen ruh ve ‘ölümlü’ beden arasında, ‘eşit koşullar sağlama’ arayışına yönlendirdi onu ve arayışlarının sonunda da “mumyalama tekniklerini geliştirdi. "Mumya" ya da "mumyalama" sözcüklerinin, zihinlerde hemen Eski Mısır Uygarlığını çağrıştırdığı bir gerçek…
DOLU DOLU AMASYA
TANIM | Bu manzada ön planda yeşilırmak boyunca uzanan tarihi evlerden sadece birisi olan ve 1865 yılında inşaa edilen tarihi "HAZERANLAR" konağı görülmektedir.Günümüzde Müze Ev olarak hala dimdik ayaktadır yanı başında ise Hatuniye Camii bu güzel manzaraya ayrı bir ruh hali katarak yıllara meydan okurcasına minarelerinden yankılanan ilahi nağmeleri ile ibadete davet etmeyi aralıksız sürdürmektedir. |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)